Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

NARA

sonbahar diyorum nede güzel geldi her tarafa yapraklar dökülmüş tıpkı gözyaşlarım gibi göğüs kafesimi bir rüzgar gibi serin değip geçiyorsun ve konçuy ben rüzgarı tutamam ki yastığa başımı dayadığımda kafamın içerisinde külhanbeylerinden naralar kışa özlem portakal kokusu gibi bu aralar bakma aylardan kasım mevsimlerden sonbahar olduğuna sen ne zaman istersen çık gel benim kapım her zaman aralık sana yarım saate 5 sigara sığdırdımda bi kalbe sığamadım üzücü ya işte öyle çok yanar ki canım sanki dünyadaki bütün suçları ben işlemişim olsun sağ olsun yine canın canım

Zamansız Ağrılar

yoruldum artık sana gel demekten koş demiyorum sana gel emekle aşkın motiflerini dokudum el emekten gelmeyecek gelde bekle yolcu yolunda gerek yolum sana yolum sanaysa giderim yorulsamda misafirliğini beğenmedim bunu saymam gelmeyişinin sebebi seviyorum sanman. ellerin ve  önümde dertler masası ne kadar seni aşsamda dolmuyor aşk kasası                                                           bırakta yaşasın içimde sen dediğimde tek hayalimdi aslında zorlukları benle aşasın                                               gözlerimin önünde artık hayatın perdesi                                                             ben bin kere giderim yeterki gel desin                                                             sen günahtan hoşlanmazsın peki ozaman                                                               kalbimin kırıntılarına ayaklar altına ser bizi bu şehrin her köşesi bana seni hatırlatır gidicem ama yol uzun hazırlayın katırları gençliğime saplanır yaz

Bir Bardak Dem

Çayı hep açık içerim. Her seferinde "bana açık doldur" derdim. O kadar güzel narin elleri vardı ki sırf dem doldursada içerdim ama haberi yoktu işte. Çay yapmasını da bilmezdi. Ama her içtiğimde dünyanın en güzel kadınının dünyanın en güzel çayı yaptığını söylerdim. Çünkü öyle hissederdim. O kahveyi çok severdi ama ne zaman ben gelsem çay demlerdi. Çayı da sevdiğimden değil o da bilirdi çayı çok sevmediğimi. Ama onun kurabiye teninde çay içmek çok hoşuma giderdi. Neden açık içiyorsun diye hiç sormazdı. "Ulan gözlerinin deminde bir de demli çay mı içeyim" diyeceğimio biliyordu sanki. Çay tiryakileri çayı anlayabilmek icin soğuk içerken ben onun gözlerinin tiryakisi olduğum icin soğuk içerdim. Gözlerinin demine dalar giderdim. Çayım soğurdu. Şimdi çayı sıcak ve demli içiyorum. O soğudu...

Ay Gecesi

Sessiz bir gece, Ay, yüzünü izliyor sen bana küsken. Gecenin sessizliği içinde bir kasırga gibi koparken, Ay'ın ay yüzünü izlemesi içimde bir mesken... Susuyorsun fakat bu herkesin susması gibi değil. Ne sen herkessin ve ne herkes sen. Konusmak istiyorsun bir çok şeyi fakat  Ağzına  kadar gelen kelimeler kursağında düğümleniyor. Aklına yine o geliyor, sen unutmaya çalışıyorsun.  Karnının açlığını bahane ederek mutfakta yiyecek arayışına girmişsin. Bulamıyorsun... İştahın kaçmış çünkü; senin aşın, suyun, aşkın, emeğin... O olduğu aklına geliyor tekrardan.  Rüyanda onu görme korkusu ile başını koyuyorsun yastığa. Kim bilir o uyurken kimleri düşünüyor. Haberin yok. Ağlamak istiyorsun, ama gecenin sessizliğini bozmak da istemiyorsun. Yorganın altına girip sessiz sessiz ağlıyorsun.  Duyan,gören ve hatta seni anlayan birisi bile yok. Gözlerinden yaşlar damlarken, için kan ağlıyor...

Mısralarca Kadın

Şiir gibidir kadın; Şiir gibi sever, Şiir gibi sevilesi. Ve yine şiir gibidir kadın; Şiir gibi sarılası, Şiir gibi sahip çıkılası, Şiir gibi nazik ve narin, Ve birazcıkta şehvetli ve ateşli... Mısralarca sevişilesi...

Mesela...

saçların dökülürdü omuzlarıma başını başıma yasladığında kirpiklerinde yürümek isterdim gözyaşların konardı yağmur tanesinin yaprağa konduğu gibi kıskanırdım gözyaşlarını bile bir kere benim için damlamadı içim kan ağlardı ağıtlar yakardı sana sesimi duyardın ama beni işitmezdin ellerin titrer avuç içlerin terlerdi oluk oluk hayaller kurardın yanımda bırakmam ben seni derdin de bende inanırdım hiç bir işi beceremezdim de hayal kurmayı biliyorum derdim meğer hayal bile kuramazmışım ya da hayal kurar ama altından kalkamazmışım bilemezsin her tende aynı yüzü aramayı hayat denen kumarın hilesi buda önüne başka bir kart sunar ve sende kazanmayı hedeflersin ki sonuç hep kaybedersin ben üzülmeyi unuttum ben ağlamayı da unuttum son gözyaşlarımı omuzlarında bıraktım ve seni seviyorum lafının en güzelini kafana taç yapıp kondurdum o kadar güzel gülerdin ki oturur izlerdim bir ömür gül bir ömür izlerdim hele güldüğünde ortaya çıkan inci tanesi dişlerin ön dişlerin uzundu